BÜTÖV AZƏRBAYCAN OCAQLARI
ŞEYH SAFİ TÜRBESİ’NİN ARŞİV BELGELERİNDE TÜRKÇE ŞAHIS VE UNVAN ADLARI (I yazı)

23:03 / 08-01-2017   /   baxış - 1515

Namiq Musalı

Tarix üzrə fəlsəfə doktoru, dosent,

Kastamonu Universiteti Tarix Bölümü

Not: Makale, TÜRÜK Uluslararası Dil, Edebiyat ve Halkbilimi Araştırmaları Dergisi’nde (Bolu, 2016, Yıl. 4, Sayı: 7, s.172-194) yayınlanmıştır.

 

Giriş

Tarihî kaynaklarda yer alan Türkçe isimlerin belirlenmesi ve incelenmesi, dil tarihimizin öğrenilmesi açısından belli bir önem arz etmektedir. Ayrıca bu isimler, ecdadımızın dünyaya bakışını, milli kültürünü, manevi değerlerini, ruh hâlini, arzu ve dileklerini, sosyal düzenini günümüze yansıtan birer örnektir. Türk onomastiğiyle ilgili çok sayıda araştırmaların yapılmasına rağmen bu yönde ortaya çıkarılacak yeni vesikaların ve kaynakların, konunun incelenmesine bir zenginlik katacağı kanaatindeyiz. Makalemiz kapsamında Erdebil yöresiyle ilgili yüzlerce belgeyi tarayarak Türkçe isimleri derlemeyi ve incelemeyi amaçladık.

1. Erdebil Şehri ve Şeyh Safi Türbesi’nin Arşivi

Günümüzde İran İslâm Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan Erdebil şehri, Azerbaycan tarihinde önemli rol oynamıştır. Erken Orta Çağ’da (Sâsânîler, Hilafet, Sacoğulları ve Sâlârîler zamanında) Azerbaycan’ın başkenti olan Erdebil, daha sonra Revvâdîlerin, Selçukluların, Azerbaycan Atabeylerinin, Harizmşahların, İlhanlıların, Celayirlilerin, Karakoyunlu ve Akkoyunluların hükmü altında bulunmuştur. Sufi şeyhleri olan Safevî soyunun ata yurdu olması sebebiyle XIV-XV. yüzyıllarda yeni bir şöhret bulan Erdebil, XVI. yüzyılın başlangıcında Safevîlerin iktidara geçip devlet kurması üzerine bu yeni imparatorluğun dinî ve kültürel merkezlerinden birine dönüşmüştür. Safevîlerin son döneminde kısa bir süre için Osmanlı hâkimiyeti altına alınan bu şehir, Safevî Devleti’nin 1736 yılında vuku bulmuş çöküşü üzerine kurulmuş olan Nadir Şah Afşar saltanatının kontrolüne girmiştir. 1747 yılında Nadir Şah’ın ölümünü takiben çıkan karışıklıklar sonucunda Erdebil Hanlığı kurulmuş; fakat aynı yüzyılın sonlarında bu hanlık, merkezi Tahran olmak üzere tesis edilen Türk asıllı Kaçarların saltanatına bağlamıştır. Günümüz itibarıyla bir eyalet merkezi olan Erdebil’in ahalisinin büyük çoğunluğu Azerbaycan Türklerinden oluşmaktadır (Erdebil’in kısa tarihi için bkz.: Aliyev, 1995: 276-277).

Kültürel birikimi, siyasi önemi ve ekonomik gücüyle gerek Azerbaycan’ın, gerekse de genel olarak Türk dünyasının ve İran’ın tarihine zenginlik katan Erdebil, bugüne kadar çeşitli yönleriyle incelenmesine rağmen daha nice araştırmalara konu olabilir. Azerbaycan’ın Orta Çağ şehirlerinin büyük çoğunluğunun tarihini öğrenmek için gereken bilgiler, genelde değişik vakayinamelerden ve seyahatnamelerden derlenmektedir. Oysaki Erdebil’i bu açıdan farklı kılan husus, burada bulunan Şeyh Safi Türbesi’nde yüzyıllar boyunca toplanmış ve korunmuş olan belgeler koleksiyonudur. Bu koleksiyon, Selçuklulardan Kaçarlara kadar şehrin toplumsal hayatının araştırılması için bizlere zengin malzemeler sunmaktadır.

Şeyh Safi Türbesi, Safevî hanedanının ceddi olan Şeyh Safiyeddin İshak’ın (1252-1334) ismiyle alakalıdır. Şeyh Safi Türbesi arşivinde sadece Safevî vakıflarına ilişkin belgeler değil, Erdebil bölgesine ve onun civarına ait diğer birçok belgeler de yer almaktaydı. Burada hatta Şeyh Safi’den önceki dönemde tertip edilmiş olan çok sayıda evrak ve vesika ile karşılaşıyoruz. Arşivin büyük bir bölümü bugün Erdebil’de değil, İran’ın değişik kütüphane ve kuruluşlarında muhafaza edilmektedir. Bazı belgeler Avrupa’ya kadar ulaşırken, bazıları da yok olmuştur. İranlı bilim adamı E. Şeyhü’l-Hükemâyî, zamanında Şeyh Safi Türbesi arşivine ait olmuş, fakat günümüzde İran’ın çeşitli kütüphanelerine dağılmış olan belgeleri inceleyerek izahlı bir katalog hazırlamış, her belgenin özelliklerini ve içeriğini ayrıntılı bir biçimde anlatmıştır. Yüzlerce belgenin büyük çoğunluğu Arapça ve Farsça, bazıları ise Uygur Türkçesinde yazılmıştır. Katalogda bu belgeler, bulundukları kütüphaneler ve envanter şifreleri esas alınarak sıralanmışlar. Bir zamanlar Şeyh Safi Türbesi’nin arşivini oluşturan belgelerin ekseriyeti şimdi Tahran’daki İran Milli Müzesi’nde bulunmaktadır (Şeyhü’l-Hükemâyî, 1387: s.3-135, №1-551/6). Katalogda Milli Müze’deki vesikaların yanı sıra İran Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde (Şeyhü’l-Hükemâyî, 1387: s.137-163, №552-665), Erdebil’deki Şeyh Safi Türbesi’nde ve Tebriz’deki Azerbaycan Müzesi’nde korunan belgeler yer almaktadır (Şeyhü’l-Hükemâyî, 1387: 165-173, №666-711).

Söz konusu belgeleri şu şekilde sınıflandırabiliriz: mübâya’a-nâme (alış satış belgesi), yarlık (devlet dîvânından gelen ferman), istişhâdiyye ve güvâhî-nâme (tanıklık ve güvence belgeleri), icâre-nâme (kira belgesi), vakıf-nâme, siciller, ikrâr-nâme, musâliha-nâme (barış belgesi), taksim-nâme (emlakin bölünmesini konu eden belge), kadı hükmü, mütevelli hükmü, karz-nâme (borç senedi), nâme (mektup), hibe-nâme (bağış veya hediye belgesi), siyâhe (mülkiyet envanter listeleri), vekâlet-nâme, amân-nâme (af belgesi), mücrî-nâme (icraat belgesi), fetva, şecere, vesika-nâme, dava-nâme (dava dilekçesi), taahhüd-nâme (taahhüt belgesi), arîza (dilekçe), medâhil ve mehâric (gelirler ve giderler) belgeleri.

2. Şeyh Safi Türbesi Arşivine Ait Belgelerde Türkçe Şahıs İsimleri

E. Şeyhü’l-Hükemâyîtarafından Tahran’da yayınlanmış olan Erdebil belgeleri kataloğu tarafımızdan taranarak, XII. yüzyılın sonlarından XX. yüzyılın başlarına kadar yaklaşık 700 seneyi aşkın bir süre zarfında Erdebil ve civarında kullanılan Türkçe isimler tespit edilmiştir. Bu verilerin dil, kültür ve düşünce tarihimiz açısından faydalı olacağı düşüncesindeyiz. Aşağıda söz konusu isimlerden oluşan bir liste sunulmuştur. Listedeki isimlerden hemen sonra bu isimlerin geçtikleri belgelerin tarihleri ve katalog numaralarının yanı sıra bu vesikaların E. Şeyhü’l-Hükemâyî’nin kitabının hangi sayfalarında yer aldıkları gösterilmiş, daha sonra ise çeşitli kaynakların yardımıyla belgelerdeki Türkçe isimlerin anlam bakımından açıklanmasına teşebbüs edilmiştir. Sunduğumuz listede bazı unvanların da görülmesine rağmen, bunlar kişi isimlerine dönüşmüş olan unvanlardır ve belgelerde unvan adı olarak değil, şahıs ismi olarak karşımıza çıkmaktadırlar (Atabey, Hatun, Hoca vb.). Belgelerde terim olarak geçen Türkçe unvanlar konusuna ise makalemizin dördüncü bölümünde temas edeceğiz.

1. Adak / Adağ (اداغ)– H. 707 Muharrem / M. 1307 (No. 55, s.14), erkek

“Söz, nişan, bağış” anlamında olup, şahıs ismi olarak da kullanılmıştır (Kutalmış, 2003: 9). Başka bir anlamı da “çocuğun ilk adımı”, “adım-adım yürümek” demektir (Gaffârî, 1377: 10).

2. Ağabegüm / Ağabeği (آقابکی)– H. 957 Şevval / M. 1550 (No. 326, s.79), kadın

“Ağa” (saygıdeğer, ulu) ve “begüm” (hanımefendi) kelimelerinden oluşan bu isim, “saygıdeğer hanımefendi”, “çok muhterem bir hanım” anlamını ifade etmektedir (Cevâdî, 2001: I, 6). Kaynaklarda bazen Ağabeği şeklinde de görülür. “Ağa” kelimesi genelde erkek adlarında kullanılmasına rağmen Ağabacı, Ağabibi, Ağabegüm örneklerinden gördüğümüz gibi bazen kadın isimlerinde de karşımıza çıkar (Gaffârî, 1377: 16).

3. Ağabey (آقابیک)– H. 1038 Zilhicce / M. 1629 (No. 350, s.84), H. 1063 / M. 1652-53 (No. 356, s.85), erkek

“Ağa” ve “bey” kelimelerinden oluşup, “büyük bey, büyük erkek kardeş” anlamını taşır (Paşayev, Beşirova, 2011: 96).

4. Ağahan (آقاخان)– H. 946 Cemazeyilahir / M. 1539 (No. 428, s.111), erkek

“Ağa” ve “han” kelimelerinin birleşmesinden doğan bu isim “büyük hükümdar, baş han, yol gösteren” şeklinde izah edilmektedir (Hasanov, 2002: 17; Paşayev, Beşirova, 2011: 97).

5. Ağası (آقاسی)– H. 1227 Ramazan / M. 1812 (No. 650, s.160-161); H. 1227 Ramazan / M. 1812 (No. 651, s.161), erkek

“Birinin veya birilerinin ağası olan kimse” anlamındadır (Hasanov, 2002: 17; Paşayev, Beşirova, 2011: 98).

6. Ağbaş / Akbaş (اغباش)– H. 752 Zilhicce / M. 1352 (No. 152, s.37), erkek

“Ağ / ak” ile “baş” kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur. F. Cevâdî bu ismi “ak saçlı” şeklinde yorumlamıştır (Cevâdî, 2001: I, 259). A. Behzâd, bu anlamının yanı sıra “akdarı” anlamına da geldiğini ifade ediyor (Behzâd, 1370: 7). V. V. Radlov ise “akbaş” ifadesinin “çıplak baş” veya “başı açık” anlamını taşıdığını belirtir (Radlov, 1893: I/2, 89). Eskiden Azerbaycan’da ulemanın “akbaş” adlandığı görülmüştür (Orucov vd., 2006: I, 56). “Ak” kelimesi “beyaz” anlamının yanı sıra “temiz, dürüst” gibi manalar da içermektedir (GTS: “Ak”). “Alnı açık, yüzü ak” deyiminde gördüğümüz gibi, “ak” ifadesi insanının onurunun ve dürüstlüğünün de simgesi olabilir. Şahıs ismi olarak “Akbaş” adı, insanın saçının beyaz olduğunu veya onun başının açık olduğunu belirtmekten daha ziyade onun dürüstlüğüne bir işaret anlamında kullanılmış olsa gerektir.

7. Aksungur (آق سنقر)– H. 612 Rabiülahir / M. 1215 (No. 553, s.137), erkek

Eski Türk büyüklerine verilen bir san olarak da karşımıza çıkan “aksungur” kelimesi, kartalgillerden olan bir doğan türünü ifade etmektedir. Bu kuşa “akdoğan” da denmektedir (KAS: “Aksungur” maddesi). Ebeveynler, evlatlarının kartal gibi cesur olmasını diledikleri için bu ismi vermiş olmalılar.

8. Anahatun (اناخاتون)– H. 938 Zilkade / M. 1532 (No. 512, s.127); H. 934 Şevval / M. 1528 (No.513, s.127), kadın

“Ana” ve “hatun” kelimelerinden oluşan bu isim, daha Dede Korkut destanlarında sosyal bir terim olarak “kadın ana” şeklinde karşımıza çıkmaktadır(Hacıyev, 2004: 191-192). “Saygıdeğer anne” veya “hatun gibi anne” diye izah edilir (Cevâdî, 2001: I, 15; Cevâdî, 2003: II, 70). Hatun kelimesi “kadın” anlamı içermesinin yanı sıra tarihte yüksek makamlı kadınlara ve hakan eşlerine verilen bir unvan olmuştur (Donuk, 1988: 31). Gerek ana, gerekse de hatun kelimeleri kadın için kullanan saygın ifadeler olduklarından dolayı bu isimde ikisi birleşerek yeni bir isim oluşturmuşlardır. Belgede ismi geçen Anahatun, I. Şah İsmail’in üvey annesi ve Şeyh Haydar’ın oğullarından Süleyman Mirzâ’nın annesidir.

9. Argun (ارغون)– H. 721 Rabiülevvel / M. 1321 (No. 449, s.115), erkek

Bazı kaynaklarda “temiz, aydınlık gün” diye açıklanırken (KAS: “Argün”), diğer kaynaklarda da “pars cinsinden avcı bir hayvan”, “yarım arşın uzununda cesur bir hayvan” olarak izah edilmektedir (Kutalmış, 2003: 30; Sümer, 1999: I, 313). Ayrıca bu ifade “zahmet, emek”, “temiz”, “çok, fazla”, “hızlı koşan at” şeklinde de yorumlanmaktadır (Paşayev, Beşirova, 2011: 102; Nedelyayev vd., 1969: 54). “İradeli, sert, dayanıklı” (Gaffârî, 1377: 40-41), “yaramaz çocuk”, “gelecek yıl” gibi anlamlar taşıdığı da belirtilmektedir (Hasanov, 2002: 23).

10. Arslan (ارسلان)– H. 666 Safer / M. 1267 (No. 559, s.139), erkek

Bu belgede Arslan şekilde karşımıza çıkan isim, sonraki dönemlerde Aslan şekline dönüşecektir. Mecazi olarak “cesur, güçlü, sağlam” anlamlarını da taşımaktadır (Işrâgî, 1377: 4; Hasanov, 2002: 24).

11.  Aslan Bey (اصلان بیگ)– H. 755 Rabiülahir / M. 1354 (No. 164, s.40); H. 763 Ramazan / M. 1362 (No. 186, s.45), erkek

12. Aslan Hatun(خاتوناصلان) – H. 745 Zilkade / M. 1345 (No. 124, s.30), H. 746 Muharrem / M. 1345 (No. 128a, s.31), kadın

Genelde erkek ismi olarak bildiğimiz Aslan ismine birkaç belgede kadın adı olarak rastladık. Fakat kadın ismi gibi kullanıldığı zaman mutlaka “hatun” kelimesiyle beraber geçmektedir. Herhâlde böyle bir ismin yaygınlık kazanmasında Azerbaycan’da sık sık kullanılan ve daha XII. yüzyıl Azerbaycan şairi Nizâmî Gencevî’nin “İskender-nâme” mesnevisinde görülen “Aslanın erkeği, dişisi olmaz” atasözünün büyük etkisi olmuştur. Büyük Selçuklu sultanı Tuğrul Bey’in kız kardeşinin isminin de Arslan Hatun olduğu bilinmektedir (Atalay, 2004: 10).

13. Atabey (اتابک)– H. 765 Cemazeyilevvel / M. 1364 (No.189, s.46); H. 709 Şaban / M. 1310 (No. 565, s.140-141); H. 747 Zilkade / M. 1347 (No. 581, s.144); H. 756 Safer / M. 1355 (No. 588, s.146); H. 758 Zilkade / M. 1357 (No. 592, s.147); H. 759 Cemazeyilevvel / M. 1358 (No. 593, s.147); H. VIII. yüzyıl / M. XIV. yüzyıl (No. 608, s.151), erkek

Selçuklularda ve daha sonraki Türk devletlerinde şehzadelerin mürebbileri olan devlet erkânı için kullanılan bir unvan olarak karşımıza çıkan Atabey ifadesi zamanla erkek ismine dönüşmüştür (Atalay, 2004: 8).

14. Ayaçı (ایاجی)– H. 752 Zilhicce / M. 1352 (No. 152, s.37), erkek

Türk mitolojisinde Ayaçı / Ayatçı tabiri yaratıcı ruhlar için kullanılır (Karakurt, 2011: 39). Belgede ise “Hacı Ayaçı Türkî” şeklinde Müslüman bir Türk erkeğin ismi olarak geçmektedir.

15. Ayaz (ایاز)– H. 582 Safer / M. 1186 (No. 3, s.3), erkek

“Duru ve sakin havada çıkan kuru soğuk”, “açık, bulutsuz hava”, “aydınlık, ışık”, “mehtap” şeklinde izah edilir (KAS: “Ayaz”; Behzâd, 1370: 14). Mecazi olarak “zeki, akıllı, yetenekli” manalarına da sahiptir (Hasanov, 2002: 26).

16.  ydaçı(ایداجی)– H. 759 Ramazan / M. 1358 (No. 421a, s.109), erkek

“Aydayçı”, bazı Türk lehçelerinde “çoban” anlamına gelmektedir (Radlov, 1893: I/2, 49).

17. Aydı (آیدی)– H. 950 Zilkade / M. 1544 (No. 329, s.79), erkek

Güncel Türkçe Sözlüğe göre “aymak” – kendine gelmek, aklı başına gelmek, ayılmak veya gerçeği anlamak manalarını içermektedir (GTS: “Aymak”). Herhâlde şahıs ismi olarak “ayılmış, gerçeği anlamış kimse” anlamında kullanılmıştır. Belgede, Kengerlü boyundan olan Safevî tarikat halifesinin ismi olarak karşımıza çıkmaktadır.

18. Aydın (آیدین)– H. 956 Rabiülevvel / M. 1549 (No. 517, s.127-128), erkek

“Işıklı, nurlu” demektir. Ayrıca bilgeliği, bilinci ve içsel anlamda aydınlanmışlığı da ifade eder (Karakurt, 2011: 40).

19. Aydoğmuş / Aytoğmış (آیدغمیش؛ آیتغمش)– H. 724 / M. 1323-24 (No. 83, s.21); H. 715 / M. 1315 (No. 167, s.41); H. 736 Receb / M. 1336 (No. 104, s.26); H. 720 Cemazeyilahir / M. 1320 (No. 77, s.19), H. 731 Şaban / M. 1331 (No. 93, s.23), H. 718 Şaban / M. 1318 (No. 75, s.19), erkek

Eski zamanlardan itibaren Ay, Türkler tarafından kutsal bir simge olarak kabul edilmiştir. Türk mitolojisine göre Oğuz Han, Ay Kağan’dan doğmuştur. “Aydoğmuş” ismiyle bu olaya işaret edilmiş olmalıdır (Beydili, 2004: 75-76). Fakat başka bir yoruma göre de “Ay gibi doğmuş” şeklinde izah edilebilir. Bu ismin Aydoğan, Aydoğar, Aydoğdu vs. gibi versiyonlarına rastlamaktayız (Sümer, 1999: II, 514; Kutalmış, 2003: 41; Atalay, 2004: 23).

20. Aytemür (ایتمور)– H. VIII. yüzyıl / M. XIV. yüzyıl (No. 551/5, s.135), erkek

“Ay” ve “temür” (demir) kelimelerinden oluşur. Burada Ay – parlaklığı, demir ise – gücü temsil eder. Böyle olunca isim de “parlak güç” veya “Ay gibi parlak, demir gibi sağlam” manasını verir. Bu isim, “Ay gibi saf demir” şeklinde de izah edilir. Günümüzde Aydemir şeklinde kullanılmaktadır (Hasanov, 2002: 26; Paşayev,Beşirova, 2011:104).

21. Bağlagur (باغلاغور)– H. VIII. yüzyıl / M. XIV. yüzyıl (No. 528, s.129), erkek

Bu adın etimolojisini tam olarak anlamış değiliz. Fakat ismin “bağla” ve “gur” kelimelerinden oluştuğunu tahmin edebiliriz. Eski Türkçede “gur” – kuşak anlamına gelmekteydi (Nedelyayev vd., 1969: 466). Eğer tahminimiz doğruysa, bu isim “kuşak bağlayan” anlamını ifade ediyor.

22. Bayındır (بایندر)– H. 947 Cemazeyilevvel / M. 1540 (No. 613, s.152), erkek

“Güçlü, varlıklı, egemen” diye açıklanan bu isim, Dede Korkut destanlarıyla birlikte ün kazanmıştır (Kutalmış, 2003: 66; Tanrıverdi, 2009: 181). Ayrıca 24 Oğuz boyundan birinin ismidir. Akkoyunlu hanedanı da bu boya mensuptur (Sümer, 1999: I, 171).

23. Bayıtmış (بایتمیش)– H. 687 Şaban / M. 1288 (No. 438, s.113); H. 691 Şevval / M. 1292 (No. 493, s.123), erkek

“Zengin” ve kudret sahibi” demektir (Kutalmış, 2003: 66).

24. Baytemür (بایتمور)– H. 721 Rabiülevvel / M. 1321 (No. 449, s.115), erkek

“Bay” ve “temür” kelimelerinden oluşmaktadır. Bay – “varlık, zenginlik, egemenlik, erlik, üstünlük, bolluk” sözcüklerinin tümünü içeren önemli bir ifadedir (Kutalmış, 2003: 61). Temür (demir) ise burada da güç ve sağlamlık sembolü olarak yer almaktadır. Böylece bu ismi “egemen güç”, “üstün kuvvet”, “varlıklı ve sağlam” şeklinde anlamlandırabiliriz.

25. Bayram (بیرام)– H. 1102 Rabiülahir / M. 1691 (No. 642, s.159), erkek

Bu isim, bayram günlerinde doğan veya doğumuyla ailesine bayram getiren çocuklara verilir.

26. Bayramkulu (بیرام قلی)– H. 1315 / M. 1897-98 (No. 693, s.170), erkek

Bu ismin taşıyıcısı herhâlde çok kutlu dinî bayramlardan birinde (Ramazan, Kurban) doğmuş olmalıdır ki, ebeveynleri onu “bayramın kulu” adlandırmışlar. Diğer bir yoruma göre Bayramkulu, “Tanrı’nın, bayram gününde bize hediye ettiği kul” anlamını taşımaktadır (Cevâdî, 2003: II, 575). Kimi araştırmacılar ise bu ismi, “şenlik yapmayı seven” şeklinde izah etmektedirler (Paşayev, Beşirova, 2011: 108).

27. Begümhanım (بیگم خانم)– H. 1175 / M. 1761-62 (No. 411/1, s.94), kadın

Kadınlar için yüksek derecede saygı alameti olarak kullanan “begüm” ve “hanım” kelimelerinden oluşmaktadır.

28. Berke (برکه)– H. 772 Rabiülahir / M. 1370 (No. 191, s.46), erkek

“Kamçı ve değnek” demektir (Atalay, 2004: 43).

29. Beyler (بگلر)– H. 1315 / M. 1897-98 (No. 693, No. 694, s.170), erkek

“Bey” kelimesinin çoğul hâlinden oluşmuştur. Bu isimde, çocuğun büyüdüğünde birkaç beye bedel olması dileğini görmekteyiz. Azerbaycan’da hâlen kullanılan isimlerdendir (Paşayev, Beşirova, 2011: 110).

30. Bibihatun (ببی خاتون)– H. 790 Şaban / M. 1388 (No. 255, s.62), kadın

“Bibi” kelimesi Azerbaycan Türkçesinde “hala” anlamına gelmektedir (Orucov vd., 2006: I, 295). Eski Türkçede “saygıdeğer hanım, hanımefendi” manasını da ifade etmekteydi (TS: “Bibi”). Babürlüler döneminde bu ismin Bibibegüm (Kutalmış, 2003: 76), günümüz Azerbaycan’ında ise Bibihanım şekillerine de tesadüf edilmektedir (Cevâdî, 2012: IV, 46). Türkmenlerde “muhterem ve saygın hanım” anlamını taşıyan Bibibike ismi mevcuttur (Cevâdî, 2003: II, 184).

31. Boğacar (بغاجار)– H. 758 Receb / M. 1357 (No. 174, s.43), erkek

Kuzey Kafkasya’da yaşayan Karaçay ve Balkar Türklerinin dilinde “buğaçar” kelimesi “boğa” anlamında kullanılmaktadır (Şavayeva, 2014: 190).

32. Boğulcu (بغولجی)– H. 686 Şaban / M. 1287 (No. 34, s.10), erkek

“Boğulanmak / böğülenmek” fiili eski Türkçede “anlamak, idrak etmek” anlamlarını taşırdı. Yine eski Türkçede “bilge” anlamını içeren “boğuluk / böğülük” ifadesi vardı (Nedelyayev vd., 1969: 116). Boğulçu isminin, “boğuluk / böğülük” kelimesiyle aynı anlam taşıdığını düşünebiliriz. Cengiz Han’ın komutanlarından birinin ismi Boğorçu / Boğurcı olmuştur (Sümer, 1999: I, 98,301). Ayrıca bu ismin Azerbaycan Türkçesindeki “buğur” (güçlü, kuvvetli, sağlam), Türkmencedeki “boğurçı” (üç yaşlı deve) veya eski Türkçede kullanan “boğulçud” (hizmetkâr ve gulâm) kelimeleriyle de bağlantılı olduğunu varsaymak mümkün gözükmektedir (bkz.: Cevâdî, 2003: II, 591-592).

33. Bozkuş (بزغوش؛ بزغش)– H. 717 Şaban / M. 1317 (No. 75, s.19), H. 612 Rabiülahir / M. 1215 (No. 553, s.137), erkek

“Sert, şiddetli” anlamına gelen veya gri rengi ifade eden “boz” kelimesi ile “kuş” sözcüğünden oluşmuştur.Ayrıca bozkuş, yırtıcı bir av kuşunun da ismidir (Cevâdî, 2010: III, 406).

34. Böriyen / Yürüyen (بورین؛ یورین)– H. 703 Muharrem / M. 1303 (No. 45, s.12-13); H. 717 Muharrem / M. 1317 (No. 70, s.18); H. 711 Rabiülevvel / M. 1311 (No. 566, s.141), erkek

“Böri” (kurt) kelimesinden veya “yürümek” fiilinden oluştuğunu tahmin ediyoruz.

35. Buğa (بوغا)– H. 731 Safer / M. 1330 (No. 91, s.22); H. 780 Muharrem / M. 1378 (No. 244a, s.59), H. 746 Muharrem / M. 1345 (No. 534, s.131), erkek

Günümüzde “boğa” olarak ifade edilen bu kelimenin şahıs ismi olarak “kahraman” anlamı da vardır (Karakurt, 2011: 57-58).

36.  Budak (بوداق؛ بودک– H. 958 Muharrem / M. 1551 (No. 620, s.154); H. 815 Cemazeyilahir / M. 1412 (No. 496, s.124); H. 818 Receb / M. 1415 (No. 544, s.132); H. 1262 Cemazeyilahir / M. 1846 (No. 658, s.162), erkek

“Sert dal parçası” şeklinde izah edilen Budak ismi “güç, sertlik ve dayanıklılığı” sembolize eder (Kutalmış, 2003: 85). “Dallı budaklı olma”, “köke bağlı olma” tarzında da anlamlandırılmıştır. Diğer bir görüşe göre ise “budamak” fiilinden türemiştir. Azerbaycan Türkçesinde “budamak” fiili mecazi manada “dövmek”, “vurmak” anlamlarını taşır. Böylece Budak ismi “döven, vuran” şeklinde de izah edilebilir (Tanrıverdi, 2009: 190-191).

37. Çerik (چریک؛ جریک)– H. 759 Ramazan / M. 1358 (No.421a, s.109); H. 777 Zilkade / M. 1376 (No. 239, s.58), erkek

Eski Türkçede “asker” demektir (Zerinezâde, 1962: 281).

38. Çoban (چوپان)– H. 704 Zilkade / M. 1305 (No. 442, s.114); H. 721 Rabiülevvel / M. 1321 (No. 449, s.115), erkek

“Bekçi, koruyucu, güdücü” diye açıklanır (Donuk, 1988: 13). Bu ismin Azerbaycan’daki en ünlü taşıyıcısı İlhanlı komutanlarından Emir Çoban olmuştur.

39. Çuçu / Cucu (جوجو)– H. 786 Şaban / M. 1384 (No. 606, s.150), erkek

Bu isim ya “konuk” anlamına gelen Cuci adından türenmiş veya “şair” anlamını ifade eden Çuçu isminden yaranmıştır (Kutalmış, 2003: 92,103).

40.  Dağca (داغجه)– H. 574 Şevval / M. 1179 (No. 223, s.54), erkek

“Küçük dağ” veya “dağ gibi” demektir. Araştırdığımız katalogdaki Türkçe en eski isimdir. Çocuğa Dağca ismi veren ebeveynler, onun dağ gibi metin olmasını arzu etmişlerdir. Ayrıca bu ismi yorumlarken eski Türk kültüründe dağ kültünün önemli yer tuttuğunu da dikkatten kaçırmamak gerekir. Çünkü Türk mitolojisine göre, “evrensel düzenin bütün parametrelerini kendinde toplayan dağ, dünyanın tam merkezinde yükselen, kutsal güç kaynağıydı. Ulu başlangıç, kök, soyun temeli ve anayurdun sembolü gibi algılanmıştır. Bu anlamda dağlara tapınma, Türk kozmogonik görüşler sisteminde de önemli bir yer tutmuştur” (Beydili, 2004: 145). Bu sebeplerden dolayı dağla ilgili Türkçe değişik isimler bulunmaktadır (bkz.: Cevâdî, 2001: I, 435-439). Belgede yer alan Dağca’nın dedesinin isminin de Dağca olduğu, yine aynı belgeden bilinmektedir.

41.  Doluhan (دولوخان)– H. 1063 Şevval / M. 1653 (No. 356, s.85), erkek

“Bilgin, tecrübeli, eksiksiz, tam, mükemmel” gibi anlamlandırabileceğimiz “dolu” kelimesiyle yüksek bir yönetici unvanı olan “han” ifadesinin yan yana gelmesinden oluşan bir isimdir. Sözlüklerde “dolgun han” şeklinde yorumlanmaktadır (Hasanov, 2002: 45).

42. Dönder (Dündar) (دوندار)– H. 958 Muharrem / M. 1551 (No. 620, s.154), erkek

Döne, Döndü gibi “dönmek” fiilinden türetilmiş, çocukları ölen ailelerin, yeni çocukları olduğunda kullandıkları adlardandır. Ertuğrul Gazi’nin kardeşi, Osman Gazi’nin amcası Dündar Bey de bu ismi taşımıştır (Kutalmış, 2003: 111; Atalay, 2004: 79-80).

43.  Döndü (دوندی)– H. 902 Ramazan / M. 1497 (No. 44, s.12), erkek

Dönder ismiyle benzer anlam taşımaktadır. F. Sümer, bu ismin Anadolu’da kadın adı olarak görüldüğünü, özellikle de önceki çocukları ölen aileler tarafından kullanıldığını belirtiyor ve Döndü ismini, “kendisinden öncekiler gibi ölmedi, ölümden döndü, kurtuldu” şeklinde izah ediyor (Sümer, 1999: I, 19).

44.  Durdu (دورتو)– H. 766 Cemazeyilevvel / M. 1365 (No. 187, s.45-46), erkek

Tarihte kullanılmış Türkçe isimlerdendir. Türkler, çocukların yaşamalarını dileyen bazı adlar koymakta idiler. Durdu da bunlardan bir tanesidir (Sümer, 1999: I, 18). “Duran, kalıcı, canlı, yaşayan” anlamlarını içermektedir. Bu ismin Durdubeğüm şeklinde kadın adına da dönüştüğü görülmektedir (Kutalmış, 2003: 111). Fakat belgede bir emir (bey) ismi olarak karşımıza çıkar.

45. Duvak (دواق)– H. VIII. yüzyıl / M. XIV. yüzyıl (No. 413/2, s.99), erkek

Bu kelime, daha yaygın olarak “gelinin başını, bazen de yüzünü örten dantel veya tülden örtü” manasında kullanılmasının yanı sıra “yeni doğan bazı bebeklerin doğduğu zaman başlarını çevreleyen zar” anlamını da taşımaktadır (GTS: “Duvak”). İsmet, namus, şeref, onur gibi kavramları da simgeleyebilir. Tarihimizde şahıs ismi olarak da geçmektedir (Sümer, 1999: I, 151; Kutalmış, 2003: 112).

46. Erbatan (اربطان)–H.  925 Şevval / M. 1519 (No. 305, s.73-74), erkek

“Er” sözcüğünden ve “batmak” fiilinden oluşmaktadır. Azerbaycan Türkçesinde “batmak” fiili, bildiğimiz anlamının dışında “üstün olmak, galip gelmek, yenmek” şeklinde bir manaya da sahiptir. Mesela, biri diğerine “sen beni yenemezsin” demek istediğinde, “sen mene bata bilmezsen” söyler. Bu hususu göz önünde bulunduran F. Cevâdî, Erbatan ismini “yiğit ve muzaffer erkek” şeklinde açıklamaktadır (Cevâdî, 2001: I, 291).

47. Erktemür (ارکتمور)– H. 744 / M. 1343-44 (No. 123b, s.30), H. 752 Receb / M. 1351 (No. 151, s.37); H. VIII. yüzyıl / M. XIV. yüzyıl (No. 551/2, s.134), erkek

“Güç, kuvvet, irade, iktidar” anlamlarına gelen “erk” sözcüğü (Behzâd, 1370: 17) ile yine de gücü, metaneti, sağlamlığı temsil eden “temür” (demir) kelimesinin birleşiminden türetilmiştir.

48.  Gökçe (کوکچه)– H. 955 Safer / M. 1548 (No. 617, s.153); H. 955 Safer / M. 1548 (No. 919, s.154), erkek

Tarihimizde hem kadın, hem de erkek ismi şeklinde karşımıza çıkar. Harfiyen anlamı “gökyüzü gibi” (gökyüzü kadar engin ve büyük) ve “mavi renk”, “mavi gibi”, “maviye yakın” şeklinde açıklanmaktadır (Cevâdî, 2003: II, 778; Sümer, 1999: II, 653). Erkek ismi olarak “yakışıklı, gösterişli kimse”, “yiğit, cesur” ve “mavi gözlü” anlamlarını taşıyor (KAS: “Gökçe”). Belgede Gökçe ismi, Safevî hizmetinde bulunan ve Erdebil civarındaki bazı topraklarını Şeyh Safi Türbesi’ne vakfeden Türk Kaçar emirlerinden birinin ismi olarak geçmektedir.

49.  Gönder (کوندر)– H. 761 Cemazeyilevvel / M. 1360 (No. 479, s.121), erkek

Tarihimizde rastlanan isimlerden olup, “mızrak” ve “direk” anlamlarını taşımaktadır (Kutalmış, 2003: 138; Donuk, 1988: 98). Daha ayrıntılı bir yoruma göre “gönder” ifadesi, “bayrak veya mızrağın sapı” veya “kayık ve yelkenli gemilere yön vermeye yarayan, ucu madenî ağaç sopa” manasını içermektedir (KAS: “Gönder”; Cevâdî, 2001: I, 569). Çocuğa bu isim verilirken, onun mızrak ve direk gibi güçlü ve sağlam olması niyeti göz önünde tutulmuş olabilir.

50.  Hanağa Hatun (خان آقا خاتون)– H. 935 Receb / M. 1529 (No. 306, s.74), kadın

İnsanın toplumdaki konumunun yüksekliğini ifade eden “han”, “ağa” ve “hatun” kelimelerinden oluşmaktadır. Belgede ismi geçen Hanağa Hatun, Safevî ailesinden Bürhâneddin Hoca Seyyid Kasım’ın kızıdır.

51.  Hanbaba (خان بابا)– H. 1262 Cemazeyilahir / M. 1846 (No. 658, s.162), erkek

“Han” ve “baba” kelimelerinden oluşmaktadır. “Hükümdar baba” demektir (Hasanov, 2002: 44).

52.  Hanhanım (خان خانم)– H. 1034 Rabiülevvel / M. 1624-25 (No. 349, s.83-84), kadın

“Han” ve “hanım” unvanlarından ibaret bu isim, “hanımların hanı”, “hanımların üstün olanı”, “büyük hanım” şeklinde anlamlandırılabilir. F. Cevâdî bu ismin hem “hanımların hanı ve önderi”, “saygıdeğer ve ulu hanım”, “muhteşem ve şevketli hanım” tarzında, hem de “hanın / sultanın hanımı” şeklinde yorumlanabileceğini ifade etmektedir (Cevâdî, 2003: II, 240).

53.  Hanımağa (خانم آغا)– H. 1041 Safer / M. 1631 (No. 637, s.158), kadın

“Hanım” ve “ağa” kelimelerinden ibaret olan bu isim, “hanımefendi” gibi izah edilmelidir.

54.  Hanlar (خانلر)– H. 1182 Rabiülahir / M. 1768 (No. 415/12, s.103), erkek

“Han” unvanının çoğul hâlinden oluşmaktadır. “Birkaç hana bedel olan” demektir.

55. Hatun (خاتون)– H. 745 Safer / M. 1344 (No. 125, s.30); H. 606 Muharrem / M. 1209 (No. 9, s.5), kadın

Belli olduğu üzere “hatun”, eskiden toplumdaki çok saygın ve soylu kadınlara verilen bir unvan idi (Cevâdî, 2001: I, 107). İlk başta kağanların / hakanların eşlerinin unvanı olmuş ve katun şeklinde seslenmiştir (Sümer, 1999: I, 36). Bu isim, söz konusu belgelerde Hatun bint Ali, Hatun bint İshak şeklinde yer almakta ve böylece unvan adı olarak değil, kadın ismi olarak geçmektedir.

56. Hatunbey (خواتون بیک)– H. 1028 Şevval / M. 1619 (No. 342, s.82), kadın

“Hatun” ve “bey” unvanlarından oluşmaktadır. “Beyhatun” şekline de rastlamaktayız. Bazı sözlüklerde bu isim “bey hanımı” diye izah edilmiştir (KAS: “Beyhatun”; Cevâdî, 2001: I, 72). Hatunbey ismine gelince aynı yorumun geçerli olabileceği mümkün görülse de, burada daha çok “saygın, fakat aynı zamanda bey gibi yiğit olan bir kadın” kastedilmiş olmalıdır. Nitekim R. Gaffârî, Beyhatun ismini “beyin hanımı, hakanın kadını” şeklinde izah ettikten sonra bu ismin “bey gibi hatun” anlamına da gelebileceğini ifade etmiştir (Gaffârî, 1377: 53).

57.  Hoca (خواجه– H. 718 Şaban / M. 1318 (No. 87, s.21-22); H. 775 Cemazeyilevvel / M. 1373 (No. 230, s.56), erkek

Türkçe “koca” kelimesinden geldiği düşünülmektedir. Saygıdeğer, bilgin, ihtiyar, önder, efendi vs. gibi anlamları bulunmaktadır (Zerinezâde, 1962: 293). Genelde isimlerin başında anılan unvan olarak kullanılsa da, bu iki belgede şahıs ismi olarak zikredilmiştir (Hoca bin Âyine, Hoca bin Muhammed).

58.  İnan (اینان)– H. VIII. yüzyıl / M. XIV. yüzyıl (No. 413/5, s.100), erkek

Bu isim “inam, inanç”, “kural, akide” ve “emniyet, güvenlik” anlamına gelmektedir (Kutalmış, 2003: 155).

59.   Kahaç / Kakaç (قخاچ)– H. 612 Rabiülahir / M. 1215 (No. 553, s.137), kadın

Türkçe çeşitli anlamlar içeren “kakaç” kelimesinin halk ağzındaki anlamlarından biri de “gelincik”tir (TTAS: “Kakaç”). İşte bu yüzden kadın adı olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna ilaveten Azerbaycan Türkçesinde “uzun süre bir yerde kalmak” anlamında “kahılmak” (qaxılmaq) kelimesi vardır (Orucov vd., 2006: III, 17). Belki de bu ismin sahibine bu dünyada uzun süre kalması dileğiyle böyle bir isim verilmiştir. Eğer bu tahminimiz doğruysa, o zaman Kahaç / Kakaç denilen kadın ismi, erkekler için kullanılan Dursun, Yaşar vb. isimlerle anlam bakımından benzerlik göstermektedir. Ayrıca eskiden “kaçaç” diye bir kumaş türü varmış (Cevâdî, 2013: V, 150; Sümer, 1999: I, 127).

60.  Kara (قرا)– H. 1035 Zilhicce / M. 1626 (No. 347, s.83); H. 1063 Şevval / M. 1653 (No. 356, s.85), erkek 

 

Kara” kelimesi siyah rengi ifade edip, insan için kullanıldığında “esmer” manasını taşır. Fakat şahıs ismi veya lakap olarak “esmer” anlamının yanı sıra “büyük, güçlü, olağanüstü, ulu, atılgan, gözü kara” vs. manalara da sahiptir (Kutalmış, 2003: 163; Paşayev, Beşirova, 2011: 165). Belgelerin birincisinde isim olarak Kara Bey, ikincisinde ise lakap olarak Kara Hasan şeklinde yazılmıştır.

Ardı var...

KAYNAKÇA:

ALİYEV, Salih Muhammedoğlu (1995): “Erdebil”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, XI. c., İstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.

BEHZÂD, Abdülahad (1370): Ferheng-i Nâmhâ-yı Azerbaycanî, Tebriz, İntişârât-ı Erk.

BEYDİLİ, Celal (2004): Türk Mitolojisi: Ansiklopedik Sözlük (çeviri: Eren Ercan), Ankara, Yurt Kitab-Yayın.

CEVÂDÎ, Ferhat (2001-2013): Türkçe İnsan Adları, I. c. – 2001; II. c. 2003; III. c. – 2010; IV. c. – 2012; V. c. – 2013, Tebriz, Ahter Neşriyatı.

DONUK, Abdülkadir (1988): Eski Türk Devletlerinde İdarî-Askerî Unvan ve Terimler, İstanbul, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı.

GAFFÂRÎ, Rıza (1377): Türk Adları Sözlüğü, Tebriz, Çâp-ı Şua’.

HACIYEV, Tofiq (2004): Dede Korkut Kitabı: Ansiklopedik Lügat, Bakü, Önder Neşriyatı.

HASANOV, Hasret (2002): Azerbaycan Şahıs Adlarının İzahlı Etimoloji Lügati, Bakü, Mütercim Neşriyatı.

IŞRÂGÎ, Muhammed (1377): Güzel Adlar Sözlüğü (Azerbaycan Türkçesinde Ad Sözlüğü), Tebriz, Âzâdî İntişârâtı.

KARAKURT, Deniz (2011): Türk Söylence Sözlüğü (Açıklamalı Ansiklopedik Mitoloji Sözlüğü), E-kitap, 1. Baskı.

KUTALMIŞ, Orhan Güdül (2003): Türkçe Kişi Adları, İstanbul, Karabudun Yayınları - http://ebitik.azerblog.com/anbar/670.pdf(18.01.2015)

MİRZEYEV, Osman (1986): Adlarımız, Bakü, Azerneşr.

NEDELYAYEV, Vladimir Mixayloviç; NASİLOV, Dmitriy Mixayloviç; TENİŞEV, Edgar Raximoviç; ŞERBAK, Aleksandr Mixayloviç (1969): Drevnetyurkskiy slovar, Leningrad, İzdatelstvo Nauka.

ORUCOV, Alihaydar; ABDULLAYEV, Behruz; RAHİMZÂDE, Nergiz (2006): Azerbaycan Dilinin İzahlı Lügati (neşre hazırlayanı, tekmilleşdireni ve redaktörü: Ağamusa Ahundov), Bakü, Şark-Garb Neşriyatı.

PAŞAYEV, Aydın; BEŞİROVA, Âlime (2011): Azerbaycan Şahıs Adlarının İzahlı Lügati, Bakü, Mütercim Neşriyatı.

RADLOV, Vasily Vasilyeviç (1893-1911): Opıt Slovarya Tyurkskix Nareçiy, Tom I– 1893; Tom II – 1899; Tom III – 1905; Tom IV – 1911, St. Petersburg, İmperatorskaya Akademiya Nauk.

SÜMER, Faruk (1999): Türk Devletleri Tarihinde Şahıs Adları, I-II. c., İstanbul, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı.

ŞAVAYEVA, Şura Aliyevna (2014): “Arxaizmı v zoonimiçeskoy leksike karaçayevo-balkarskogo yazıka”, Voprosı Kavkazskogo Yazıkoznaniya, No. 10, Maxaçkala, s.189-191.

ŞEYHÜ’L-HÜKEMÂÎ, Emâdeddîn (1387): Fihrist-i Esnâd-ı Büka-yı Şeyh Safiyyeddîn-i Erdebîlî, Tahran, Kitâbhâne-yi Mûze-yo Merkez-i Esnâd-ı Meclis-i Şûrâ-yı İslâmî.

TANRIVERDİ, Azizhan (2009): Kadim Türk Menbalarında Yaşayan Şahıs Adları, Bakü, Nurlan Neşriyatı.

YAKUPOĞLU, Cevdet (2009): Kuzeybatı Anadolu’nun Sosyo-Ekonomik Tarihi (Kastamonu – Sinop – Çankırı – Bolu; XIII-XV. Yüzyıllar), Ankara, Gazi Kitabevi.

ZERİNEZÂDE, Hasan(1962): Fars Dilinde Azerbaycan Sözleri, Bakü, İlimler Akademisi Neşriyatı.

BTS - Türk Dil Kurumu: Büyük Türkçe Sözlük http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&view=bts(18.01.2016)

GTS – Türk Dil Kurumu: Güncel Türkçe Sözlük http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&view=gts(18.01.2016)

KAS – Türk Dil Kurumu: Kişi Adları Sözlüğü http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_kisiadlari&view=kisiadlari(18.01.2016)

TS – Türk Dil Kurumu: Tarama Sözlüğü http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_tarama&view=tarama(18.01.2016)

TTAS - Türk Dil Kurumu: Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_ttas&view=ttas(18.01.2016)



Şirvani Ədillinin “Tək vətən sevgisi bəsdir” adlı yeni kitabı nəşr olunub
23:07 / 11-01-2023
Şirvani Ədilli: Qan Turalının meyxana haqqında fikirlərinə cavab
14:45 / 25-05-2022
“Folklorçular” İctimai Birliyi 3 günlük “Dastan gecələri”nin keçirilməsini təşkil edib
00:19 / 03-05-2022
“Dastanlarda milli-mənəvi dəyərlərimiz” mövzusunda Konfrans keçirmişdir
22:55 / 20-04-2022
Təbrizdə Rza Bərahəninin xatirəsi anılıb-VİDEO
15:00 / 27-03-2022
Həsən Dəmirçinin yubileyi qeyd olunub
23:48 / 31-12-2021
Arzu Qazıyevanın filminin təqdimatı oldu
01:29 / 26-12-2021
NOVRUZ BAYRAMINIZ MÜBARƏK!
19:48 / 21-03-2021
KİTABLAR GÖRÜNMƏZ QANADLARIMIZDIR
21:01 / 14-11-2020
QHT tərəfindən kənd kitabxanalarında kitabların müzakirəsi həyata keçirildi.
15:05 / 30-10-2020
Şirvani Ədilli: Aqşin Yeniseyin tarix və mədəniyyətimizi aşağılayan yeni kitabı haqqında
01:22 / 04-05-2020
NOVRUZ BAYRAMINIZ MÜBARƏK!
11:56 / 20-03-2020
Şirvani Ədilli: Ağa Məhəmməd şah Qacar bədii əsərlərdə
21:20 / 08-01-2020
“Tariximizə sahib çıxaq” İctimai Birliyi Gəncə şəhərində yekun tədbirini keçirib
03:41 / 08-11-2019
Yeni ildə türk dili və ədəbiyyatı ixtisasına rəğbət artıb – Təbriz Universitetində
12:40 / 12-08-2019
Həmədan aşıqları haqda qələmə alınan nəfis əsər işıq üzü görüb
22:52 / 13-07-2019